Yaşam koçluğu yaptığım insanlarla sık sık konuştuğum bir konu, en iyi tavsiyeye bile şüpheyle yaklaşmanın önemidir. Her zaman %100 başarıya götüren hiçbir davranış, hiçbir özellik ve hiçbir alışkanlık yoktur.
Bazı düşünce yapıları size çok yardımcı olurlar, ta ki yolunuza taş koyan şeyler haline gelene kadar. Hayatta büyük bir hedef veya bir refah duygusu gibi anlamlı olan herhangi bir şeyi başarmak bu paradoksun farkında olmayı gerektirir.
Aşağıdaki başlıklar gibi iyi olduğunu düşündüğümüz niteliklerin ve yöntemlerin tamamen faydalı olmadığını bildiğinizde, yardımcı olduklarında onlara güvenebilir ve olmadıklarında onları geride bırakabilirsiniz.
Bilgelik, bunu ne zaman yapacağınızı bilmektir.
Cesaret
Bir hedefe doğru ilerleyebilmek ve işler zorlaştığında o hedefe odaklanabilmek başarının ve başarı sayesinde iyi yaşanmış bir hayatın temel unsurlarıdır. Bununla birlikte bazen, artık bir fayda ya da zevk bulamasak bile ona sadık kalmak uğruna bir şeye sadık kalarak azmi aşırı abartabiliriz.
Bu gibi durumlarda yapılacak en doğru şey bu işi bırakmaktır. David Epstein’ın Range adlı kitabında da belirttiği gibi, cesaret fikrine çok fazla güvenirsek bize daha uygun olabilecek diğer yaklaşımları veya etkinlikleri deneme fırsatını yitiririz. Vazgeçmek; başka ve çok daha iyi şeylere yer açmanın yolu olabilir.
Çaba
Bir şeyleri akışına bırakmak; tamamen spora, yazmaya, sanata, diyaloğa, sekse, meditasyona veya o an yapılmakta olan şey her neyse ona odaklanmak demektir, yani kendini debelenmekten kurtarma eylemidir. Akış, bilinçli çabanın yokluğudur; hayatınızın önemli bir anına yaklaşırken fazla çabalamak, o anda beklediğiniz sonucu alamamanıza sebep olabilir.
Elbette bu akışın mümkün olduğu bir seviyeye ulaşmak için çabalamalısınız. Odaklanmalısınız. Pratik yapmalısınız. Her hareketi dikkatlice düşünmelisiniz. Çalışıp çabalamak, sizi gitmek istediğiniz yere götüren bir alışkanlıktır; ta ki bir engel haline gelene kadar.
Rutin
Rutinler üzerine yapılan araştırmalar nettir: Kendinizi kötü hissettiğinizde harekete geçmenize, iradenizi yakıp kül etmemeniz için kararları otomatikleştirmenize ve elinizdeki işi daha kolay yapmanız için zihninizi hazırlamanıza yardımcı olurlar.
Eğer her sabah 5 kilometre koşmak isterseniz, bunu yapıp yapamayacağınızı düşünmeyin, sadece kalkıp koşuya gidin.
Ancak rutininize aşırı bağlanma gibi bir tehlike vardır. Her ne sebeple olursa olsun rutine yapışıp kalamazsınız. Seyahat ediyorsunuz diyelim; dışarıda bir fırtına var, kasınızı incittiniz ve programınızı değiştirmek zorunda kaldınız.
Bütün gününüz boşa gidecek ve seyahatinize ara vermek zorunda kalacaksınız. Rutinlerin ilk kuralı, bir tane geliştirmek ve ona bağlı kalmaktır. İkinci kural ise onu kolayca bırakma kapasitesini geliştirmektir.
Öz disiplin
Kendinizi zor olsa bile yapılması gerekeni yapmaya zorlamak bir süper güçtür; ta ki molaya ihtiyacınız olana dek. Amansız öz disiplin sizi oyunun zirvesine taşır. Ancak dikkatli olunmazsa sizi dik bir yokuştan hızla tükenmişliğe götürebilecek bir alışkanlıktır.
Mahkumiyet
Güçten yoksun esneklik istikrarsızlıktır, ancak esneklikten yoksun güç saf katılıktır. Ve katı olmak sizi gitmeniz gereken yere ulaştırmada ne eğlenceli ne de etkilidir.
Kendi kendini gözlemleme
Başkalarının iyi alışkanlıklar geliştirmesine yardımcı olarak geçimini sağlayan biri olarak, adım sayacı ve üretkenlik uygulamaları gibi araçlarla ilerlemenizi gerçek zamanlı olarak ölçmenin ne kadar iyi olabileceğini düzenli olarak görüyorum. Ayrıca, bu araçlara çok fazla güvenmekle ortaya çıkabilecek sorunları çoğundan daha fazla anlıyorum:
• Bu uygulamalar ve araçlar çalışmayı bırakırlarsa ne olur?
• Bu teknolojiler bazen çığır açan bir performans gerçekleştirmenizi engelleyebilir.
Yukarıdaki ilk cümle kendi kendini açıklamaya yetse de, ikincisi biraz daha fazla ayrıntı gerektiriyor. Hayatınızın en iyi maratonunu koşmaya hazırsınızdır fakat telefonundaki GPS sizin bu gün çok fazla adım attığınızı söylerse, yarıştan çekilme riskini alarak koşmaya başlarsınız.
Veya yazarlık kariyerinizin en güzel yazma gününü geçirmeye hazırsınızdır ancak kelime sayacınız günlük limitinizi çoktan aştığınızı söylüyorsa yazmayı erken bırakma riskini alarak gününüze başlarsınız. Ve büyük gününüz sabote olur.
Öte yandan, kendinizi çok kötü hissediyorsanız bu tür uygulamaların ne söylediğine bakmaksızın kendinizi bir yaralanmaya veya tükenmişliğe itmemek için muhtemelen yavaşlamanız veya durmanız gerekir.
Unutmayın, atılan adımlar veya üzeri çizilen görevler gibi izlediğiniz şeyler ikincil faaliyetlerdir. İlerlemenizin en saf ve en doğru göstergesi, yaptığınız şey hakkında ne hissettiğinizdir. Daha önce yazdığım gibi, zihninizi ve bedeninizi dinlemeyi öğrenirken kendinizi gözlemlemek harikadır, ancak en azından ara sıra bu araçları geride bırakmaya istekli olmalısınız.
Özgürlük
Rutine çok fazla güvenmek sorun haline gelirse o zaman da çok fazla özgürlük arayışı size sorun yaratabilir. Psikolog, filozof ve sosyolog Erich Fromm, sık sık negatif özgürlük ile pozitif özgürlük arasındaki fark hakkında yazdı. Negatif özgürlük, kısıtlamalardan kurtulmaktır. Pozitif özgürlük, kendinizi istediğiniz gibi ifade etme özgürlüğüdür.
Hemen hemen herkes özgürlüğün kesin olarak iyi olduğunu düşünür, ancak Fromm’a göre bu her zaman böyle değildir: Negatif özgürlük genellikle kaygı, güvensizlik ve depresyon ile ilişkilendirilir.
Bireycilik kültürümüzle ilgili bir sorun, negatif özgürlüğü pozitif özgürlükten ayıramaması ve bunun yerine tartışmasız bir şekilde her ikisini de övmesidir. Aynı zamanda bu sorun üretken kısıtlamaları üretken olmayanlardan ayırmakta başarısızlığa sebebiyet vermektedir.
Bir kısıtlama, sizi önemli olana odaklanmaya ve gerisini umursamamaya zorlayarak sizi açıklığa kavuşturabilir. Diğer her şeyde olduğu gibi, kilit nokta sizi ne zaman geride tuttuklarını ve ne zaman öne çektiklerini bilmektir.
Eylül Ustaoğlu
Yorumlar 3